gavsımız halifelik döneminde rabıta hakkında şunları söylemiş: sual: Seyidim, kitaplarda çeşitli rabıtalar tarif edilmiş, Siz nasıl yapıyorsunuz?
" Rabıta akşam namazından sonra yapılır 15 dakikadan az olmaz, birbuçuk saate kadar uzayabilir. Rabıta yapacak olan yüzünü kıbleye döner. Otururken sağ ayağını sol ayağının altından çıkarır. Gözlerini yumar. 25 estağfirullah çeker. Kendi sesini duyacak kadar söyler. Estağfirullah'lar ile, günün ağırlıkları ve dünya didişmelerinden kirlenen kalbini silmeye başlar. Daha sonra Sultanımızı azim, nurani ve latif bir
makamda düşünür. Mesela bir kürsüde. Durduğu yerin başından arş-ı alaya uzanan nurani bir sütun ile iner ve birleşir. Mürid, o nurani sütundan bir ziyanın kılıç gibi kendi kalbine aktığını düşünür. Kalpteki günahların, mermere damlayan asit gibi kalpte yara açtığını düşünerek, bu nurun o yaralara melhem olup kalbi cilalandırdığına inanır. Cilalaya cilalaya bir hafta kadar rabıtanın içinde kaybolursa rabıtası yoğunluk kazanır ve o insan istikamet sahibi olur. Tarikattan çıkmak istese de artı çıkamaz.
Kaynak: Tasavvufi Hayat. Sayfa:114-115