Adıyaman civarındaki turistik yerleri gezmek için yolu menzile düşen bir arkadaş anlatıyor.
Menzile uğradığımızda sabah erkendi. Dükkanlardan birine uğradık ve "Şeyh ile görüşmek
istediğimizi" söyledik. Bize "bu saate görüşmenin mümkün olmayacağını ve öğleyi beklememiz
gerektiğini, öğlen Şeyhin camiye teşrif edeceklerini" söylediler.
Biz "bekleyecek vaktimiz olmadığını ve hele bu sıcakta burda kalmak bizim için zor olacağını"
beyan ettiysek te "bunun mümkün olmadığını" tekrar ettiler. Biz de "Şeyhin evinin nerde olduğunu"
sorduk ve evine gitmeye karar verdik. Hanelerine giden koridordan geçip merdivenleri tırmanmaya
başladığımızda bizi birisi durdurdu. "Nereye gittiğimizi" sordu biz de anlattık. Tebessüm ediverdi ve
"bunun mümkün olmadığını ve Şeyhin istirahat ettiğini "söyledi. Biz ısrar ettik "bu kalabalıkta camide
göremeyiz izin verin de şu an görelim dedik." Amma görevli olduğunu sandığımız kişi bize müsade
etmedi. "Öğlen camide görüşmemizi tavsiye etti." Ben de dedim ki "bu kalabalıkta nasıl görüşeceğiz
o zaman bana bir yer ayarlayacaksınız ki tam Şeyhin arkasında." Görevli tebessüm etti ve "eğer haki-
katten görüşmek istiyor ve tevbe alacaksanız bunu sağlayabilirim" dedi. Anlaştık.
Öğlen ezanı okununca ben hemen gidip görevliyi buldum ve beni götürdü tam Şeyhin arkasına o
kalabalık içinde yer ayarlayıp oturttu. (Bu arada beni bir gülme aldı tabii, çünkü oraya halifeler, seyyidler
ve alimler otururdu ve kimseyi de oturtmazlardı kendisine hatırlatınca taaccüb etti)
Tabii burda şunu da ilave ediyor ve "Hani ola ki Şeyh namazı tamamlayamazsa yerine ben geçeceğim..."
Epeyce bir güldüm ve "Acemi cesareti işte dedim." Anlamadı amma güldü.
Ben diyor "Şeyh ile görüştüm, halimi hatırımı sordu, elimden tuttu...."
Ballandıra ballandıra anlatışı ve o sevinci görülmeye değerdi doğrusu.
(Haa elimden tuttu dediği de tevbe almış meğer..