Sadatı nakşibendiyye tarikati aliyyesinin gayesi emribil magruf nehyi anil münker içindir.bu konuyu biraz açmak istersek Yani marufu emretmek iman ve itaata çağırmak; münkerden nehyetmek de küfür ve Allah'a başkaldırmaya karşı durmaktır bunun manası budur. Kur'an-ı Kerîm'de,ali imran sursinde yüce rabbimiz ''Sizden hayra çağıran, marufu emreden, münkerden vazgeçirmeye çalışan bir ümmet bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir" buyurmaktadır. Bu ayetle marufun emredilmesi ve münkerden menedilmesi işi bütün ümmeti muhammede farz kılınmıştır. İslâm uleması bu görevi ümmet içinden bir grubun yapmasıyla diğerlerinden sorumluluğun kalkacağını, ancak hiç kimsenin yapmaması halinde bütün müslümanların sorumlu ve günahkâr olacağını söylemiştir. Başka bir ayet-i kerimede yüce Allah Şöyle buyurmaktadır: "Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz. Marufu emreder, kötülükten vazgeçirmeye çalışırsınız; çünkü Allah'a inanıyorsunuz buyruluyor.şu an bizler ahir zamanın ümmeti olarak dünyanın en dehşetli zamanlarını yaşamaktayız.küfrün ve cehaletin kol gezdiği,nefsin ve şeytan ın desise ve hilelerinin bizleri bir an bile boş bırakmadığı,bizleri yüce Allahın emir ve yasaklarını unutturmaya ve malayani işlere sürüklemeye çalıştığı çetin bir süreçten geçiyoruz.peki biz elest bezminde yani galu bela da yüce Allahüteala ya ne söz vermiştik,biliyormuyuz.evet bizler ruhlarımız yaratıldığında bir söz vermiştik rabbimize :ne demişti rabbimiz ey ruh ene rabbikümül ağla ben sizin rabbiniz değimliyim.ben kimim ve seni niçin yarattım.bizde ne demiştik :galu bela .evet yarabbi, sen benim rabbimsin ve ben senin dünyadaki halifenim.sana kulluk edecek ve senin emir ve yasaklarına uyacağım.burada şunu söylemek istiyorum.
Yüce yaratanımızla yaptığımız bu mukaveleye ne kadar sadık kalabildik.rabbimiz bizi bir imtihan vesilesi olarak anne ve babalarımızın vesilesi ile dünyaya teşrif ettirdi, ve bizler bu gün e kadar rabbimiz için ve kendimiz için neler yapabildik.şu an iman ve itaat noktasında hangi konumdayız.yaşlarımız ilerlemişken ve yarın için yaşama garantimiz yok iken bizler bu yaşımıza kadar allaha gerçek kulluğu ne kadar yapabiliyoruz,ve ne kadar yapabildik.
üteala kullarını imtihan etmek için her kavme bir peygamber gönderdi ve dini tebliğ ettirdi.bizler çokça şükretmemiz gerekir ki yüce rabbimiz bizleri elhamdülillah:Müslüman olarak,,meydana getirmiş.veee rabbimiz habibim sevgilim ,sen olmasaydın bu alemi yaratmazdım dediği hz Muhammed (s.a.v) efendimize ümmet olarak hal ketmiş.bizde iman ve itaat konusunda rabbimize verdiğimiz sözü yerine getirmekte ve sonunda bizlere vereceği ebedi saadet yurdu olan cennet ve cemalullah için var gücümüzle çalışmalıyız.ewet bir gaye var, bir amaç var,kulluğa itaat var, rabbimize verilmiş bir kulluk sözü var.şöyle bir düşünsek ,tefekkür etsek,ben bu dünyaya niye geldim,Allahüteala beni neden yarattı ve benden neyi istiyor,nelerden sakınıp neleri yapmamı emrediyor.
üteala her yüz yılda bir dinini tamamlamak için insanları tebliğ ve uyandırmak için müceddidlerini, veli kullarını bizlere gönderiyor.bizim şahsi gayretlerimiz bu iş için uğraşlarımız bizim
ütealaya yakınlaşmamız kendi başımıza biraz zordur.bizim tek başımıza şeytan ve nefsle mücadelemiz fazla bir sonuç vermez.kuranı kerimde bir çok ayeti kerimede yüce rabbimiz ayrılmama,dağılmama ve birleşme,bütünleşme ,şeytan ve nefse karşı top yekün mücade konusunda bizlere ayetler sunuyor. Allahu Tealâ, kendi yolunda topluca hareket etmemizi emrediyor. Parçalanmayı, dağılmayı, tek başına kalmayı yasaklıyor (Al-i İmran/102-103). Bunun, düşmanlar karşısında zayıflık ve mağlubiyet sebebi olacağını belirtiyor (Enfal/46). Cenab-ı Hak hepimizi gerçek takvaya çağırıyor ve bunun için sadık kullarla beraber olmamızı istiyor (Tevbe/119). Allah’ın zikrinden kaçanların şeytanın kucağına düştüğünü de Kur’an-ı Kerim şöyle ifade ediyor: “Her kim Rahman olan Allah’ın zikrinden gafil kalırsa, biz ona bir şeytan musallat ederiz; o şeytan ondan hiç ayrılmaz. Bu şeytanlar onları doğru yoldan alıkoyarlar, onlar ise kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar.” (Zuhruf/36-37) “Rehberi olmayanın, tek başına kalanın rehberi şeytandır” sözü, bir çok hadis-i şerifin ortak manasını da ifade etmektedir. Şöyle ki, Rasulullah (A.S.) Efendimiz, şeytanın insan kurdu olduğunu, herkese pusu kurduğunu ve cemaattan ayrılan, tek başına kalan kimseyi kolayca yuttuğunu haber veriyor. İşte Rahmet Peygamberi’nin uyarıları: “Şeytan insan kurdudur; sürüden ayrılan, tek başına kalan koyunu dağdaki kurt nasıl kaparsa, cemaatten ayrılan kimseyi de şeytan öylece kapar.
Tarîkat, Resulullah’ın miracının gölgesinde kalb ayağıyla ruhanî bir seyr ü sülûktur.
Zira, tarîkatın bütün esasları, zaten Resulullah’ın tatbikatına dayanmaktadır.Tasavvuf, kalbi saf yapmak, kötü huylardan temizlemek ve iyi huylarla doldurmak demektir. Tasavvuf hâl işi olduğu için, yaşayan bilir, tarif ile anlaşılmaz.
,