Hizmetin Kıymeti
Allah rızası için bir hizmetin içinde bulunmak kadar kazançlı bir iş yoktur. Resûlullah (s.a.v) Efendimiz hizmet ehlini şöyle övmektedir:
"Bir topluluk içinde en büyük sevabı onlara hizmet eden alır."123
"İnsanların en hayırlısı, diğer insanlara en faydalı olandır."124
"Sadakaların en faziletlisi, Allah yolunda hizmet etmektir."125
Kardeşlere yapılan hizmet, nafile ibadetten daha üstündür. Bu konuda şu hadisleri hatırlatmamız yeterlidir:
Resûlullah (s.a.v) Efendimiz bir müminin ihtiyacı için koşmanın faziletini ve şerefini şöyle belirtiyor:
"Bir mümin kardeşimin ihtiyacını görmek için yürümem bana, şu mescidde (Mescid-i Nebide) oturup bir ay itikafa girmekten daha sevimlidir."126
Hizmetin en büyük kerameti insanı Allahu Teala'nın sevgi ve yardımına mazhar etmesidir. Efendimiz (s.a.v) buyuruyor ki:
"Bir kul, din kardeşinin yardımında bulunduğu sürece, Allah da onun yardımında olur."127.
Ashabtan Abdullah İbnu Abbas (r.a), Hz. Peygamber'in (s.a.v) mescidinde itikafa girmişti. Yanına bir adam geldi, selam verdi ve oturdu. İbnu Abbas (r.a) adamın yüzüne baktı, onu biraz kederli gördü:
-Ey falancı! Seni kederli ve üzüntülü görüyorum, bir sıkıntın mı var? Diye sordu. Adam:
-Evet, ey Allah Rasülünün amcasının oğlu. Falancının üzerimde velâ hakkı var, para karşılığında beni hürriyetime kavuşturdu. Fakat şu kabirde yatan Peygamber hakkı için söylüyorum, üstlendiğim borcu ödeyecek gücüm yok" dedi. İbnu Abbas (r.a):
-Ona senin hakkında konuşsam olur mu? Diye sordu. Adam:
-İstersen bir konuş" dedi. İbnu Abbas (r.a) hemen ayakkabılarını giydi, mescitten çıktı. Adam:
-İtikafta olduğunuzu unuttunuz herhalde!" diye hatırlatmada bulundu. İbnu Abbas (r.a):
-Hayır unutmadım. Fakat ben şu kabirde yatan Hz. Peygamber'i (s.a.v) işittim. O aramızdan ayrılalı çok geçmedi. Bu arada İbnu Abbas'ın gözlerinden yaşlar boşandı. Sözüne devam etti: Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurdu:
"Kim bir din kardeşinin ihtiyacını gidermek için yürür ve sıkıntısını giderirse, bu yaptığı onun için on senelik itikaftan daha hayırlıdır. Halbuki, kim Allahu Teala'nın rızası için bir gün itikafa girse Allahu Teala onunla cehennem ateşi arasında üç hendek koyar. Her bir hendeğin arası doğu ile batı arası kadar uzaktır."128
Ashabın büyüklerinden Muaz b. Cebel (r.a) demiştir ki: Allah yolunda cihada giden arkadaşlarımın eşyalarını hazırlamam, yüklerini düzeltmem ve bineklerini çekip çevirmem bana on nafile hacdan daha sevimlidir."129
Ebu Kilabe el-Basri (rah.), şu hadiseyi anlatmıştır:
"Resûlullah (s.a.v), yolculuk yaparken ashabını gruplara ayırıyordu. Bir defasında grubun birisi Efendimiz'in (s.a.v) huzuruna gelerek gruptaki bir şahsı şöyle övmeye başladılar:
"Ey Allah'ın Resûlü! Biz bunun gibisini görmedik. Bir yere indiğimizde hemen namaza koşar; durmadan namaz kılar. Hareket edince tek işi Kur'an okumaktır. Bir de devamlı oruç tutuyor." dediler. Resûlullah (s.a.v):
"Ona bunları yapma imkanını kim veriyor. O bunları yaparken ihtiyaçlarını kim görüyor?" diye sordu. Arkadaşları:
"Bizler!" diye cevap verdiler. Resûlullah (s.a.v), aynı soruyu bir kere daha sordu. Onlar tekrar:
"Bizler!" diye cevap verince, Efendimiz (s.a.v):
"Bu durumda sizin hepiniz ondan daha hayırlısınız buyurdu."130
Hace Ubeydullah Ahrar (k.s) hizmetin ibadetler içindeki sevap ve yerini şöyle belirtir:
"Hâcegân yolunda (Nakşibendî terbiye sisteminde) içinde bulunulan vaktin icabı neyse ona göre davranılır. Şahsi zikir ve murakabe, ancak Müslümanlara hizmet edecek bir durum olmadığı zaman yapılır. Gönül almaya vesile olacak bir hizmet, zikir ve murakabeden önce gelir. Bazıları nafile ibadetlerle uğraşmanın hizmetten üstün olduğunu zannederler. Halbuki gönül feyzini temin eden şey Allah için başkalarına hizmet etmektir."131
Ölçü şudur: Hak yolcusu farzların dışında hangi iş ve ibadeti yapacağını kendisi belirlemez. Tercihi mürşidine bırakır. Mürşid ona hangi işi ve nafile ibadeti gerekli görüyorsa onu emreder. İnsan için en hayırlısı ve emniyetlisi odur. Hizmet eden zikir çekmez denemez. Zikir, duruma göre değişik şekillerde yapılabilir. Fakat şunu unutmamak gerekir: Zikir hiç ara verilmeyecek bir ibadettir. Bütün ibadetlerin hedefi devamlı zikir hâlini muhafaza etmektir. Kalbin Yüce Allah ile irtibatını ve uyanıklığını artırmayan bütün hizmetlere şeytan karışmış olabilir. Bu durumda hizmet ehli, niyet ve vaziyetini bir daha kontrol etmelidir. Hizmetteki hedef, hem nefsimize hem de mümin kardeşlerimize fayda vermektir. Asıl fayda, Yüce Allah'a yakınlık sağlayıp dost olmaktır.
İnsanı Hizmet Ölçer
Mürşid, müridin olgunluk seviyesini insanlarla geçimi ve halka hizmeti ile ölçer. Güzel geçim ve hizmet kadar insanın cevherini ortaya koyan hiçbir şey yoktur. İmandan sonra her mümin güzel ahlakı ile ölçülür. Güzel ahlak, Yüce Allah'ın ve halkın haklarını güzel korumaktan ibarettir. Bununla herkesin niyeti, kabiliyeti, aklı, ilmi ve ulaştığı terbiye seviyesi belli olur.
Abdurrahman-ı Tâhî Hz.leri şöyle buyurur: "Nisbet (manevi feyiz ve yardım) hizmete göredir. Hizmetteki ilahi rahmet hiçbir şeyde yoktur. Nakşibendi tarikatında rahmete sebep olacak her türlü amel ve hizmet vardır. İbadet için evine kapanıp halkın hizmetinden kaçan kimse, pek çok hayırdan mahrum kalır. Sadece zikirle yetinmek olmaz. Mal ve can ile Allah yolunda cihat ve gayret etmek gerekir."132
İnsanın Allah rızası için yaptığı bütün ameller, gayretler, harcamalar hizmetin içine girer. Bunun için hizmetteki edepleri bilmemiz ve korumamız gerekmektedir.
Hizmetin temeli ve ruhu ihlastır. İhlasla yapılan hiçbir işe küçük denmez. Allah rızası için mescitten atılan bir çöp bile hayırdır, hizmettir. İnsan bir hayır yaparken ne yaptığından çok, onu kim için yaptığına bakmalıdır.
Hizmeti kullanıp içimizdeki nefsani hisleri tatmin etmek, insanların rağbetini çekmek, özel çıkarlar sağlamak, baş olma hevesine kapılmak, hizmet edip hürmet beklemek doğru değildir.
Hizmetin Alanı
Hizmette sınır olmaz, yer ve insan seçilmez, cemaat ve millet taassubuna düşülmez. Allahu Teala'nın yarattığı bütün mahlukat hizmette hedeftir. Mümine hizmet gerektiği gibi, mümin olmayan, inkar içinde koşan, haramlara bulaşan insan da hizmete muhtaçtır, ilgiye layıktır. Hizmet, karşımızdakinin ihtiyacını gidermektir.
Hace Ubeydullah Ahrar (k.s) der ki:
"Ben bu yolun feyzini tasavvuf kitaplarından değil, halka hizmetten elde ettim. Herkesi bir yoldan götürürler. Bizi de hizmet yolundan götürdüler. Ben hizmette insan ayırımı yapmadım, hayır umduğum herkese hizmet ettim. Heri'deyken sabahları hamama gider ve Müslümanlara hamamda hizmet ederdim. Hizmette iyi veya kötü, beyaz veya siyah, kuvvetli veya zayıf ayırımı yapmadan herkese hizmet ederdim. Hizmetime karşılık olarak kimse bana bir ücret vermesin diye, işimi bitirir bitirmez hemen hamamdan uzaklaşırdım."133
Hizmet Ahlakı
Hizmette ben yoktur, biz vardır. Benlik birlik için feda edilmelidir ki güzel geçim olsun. Hizmetteki kardeşlerimiz ile doğruyu bulmak için konuşuruz, tartışırız, araştırırız, fakat sonuçta bir noktada anlaşırız. Katiyyen fitne ve ayrılığa kapı açamayız. Birbirimize nefis için kızıp küsülü duramayız. Özellikle başımızdaki idareciler ile farklı düşündüğümüz durumlarda ya onları bizim tercih ettiğimiz doğruya ikna etmeliyiz, ya da onların tercih ettiği doğruya ikna olmalıyız. Aksi tavır ve davranışlar ile hizmeti aksatma hakkımız yoktur. Şu örneği iyi düşünelim.
İmam Zühri (rah) nakleder:
Resûlullah (s.a.v) Efendimiz Şam tarafına Kelb ve Ğassan kabileleri üzerine gördermek üzere iki grup asker hazırladı. Birisinin başına Ebu Ubeyde b Cerrah'ı (r.a), diğerinin başına da Amr b. As'ı (r.a) kumandan yaptı. Hz. Ebu Bekir ile Hz. Ömer (r.a) Ebu Ubeyde'nin kumandasındaki grupta bulunuyorlardı. Haraket edecekleri sırada Resûlullah (s.a.v) Efendimiz Ebu Ubeyde ile Amr'ı saadetli huzuruna çağırdı ve:
-Siz ikiniz sakın birbirinize karşı gelmeyin! diye tenbihatta bulundu. Yola çıkıldı. Medine'den ayrıldıklarında, Ebu Ubeyde (r.a), Amr b. As'ı (r.a) bir kenara çekti ve:
-Biliyorsun Resûlullah (s.a.v) Efendimiz bana ve sana: "birbirinize karşı gelmeyin!" diye tenbihatta bulundu. Öyleyse ya sen bana uyacaksın, ya da ben sana uyacağım" dedi. Amr b. As:
-Sen bana uy, idare bende olsun! dedi. Ebu Ubeyde:
-Tamam, ben sana uyacağım, dedi ve Amr b. As iki ordunun da kumandanlığını üstlendi. Bu durum Hz. Ömer'in hoşuna gitmedi. Ebu Ubeyde'ye:
-Sen Nâbiğa'nın oğlu Amr'a mı uyuyorsun? Onu kendine, Ebu Bekir'e ve bizim üzerimize kumandan mı yapıyorsun?, diye söylendi. Ebu Ubeyde (r.a):
-Canım kardeşim! Resûlullah (s.a.v) Efendimiz bana ve ona: "birbirinize karşı gelmeyin!" diye tenbihatta bulundu. Ona itaat etmeseydim Rasulullah'a (s.a.v) asi olurdum, halk işin içine karışırdı. Fitneden korktum. Vallahi ben Medine'ye dönünceye kadar ona tabi olacağım, dedi.134
Hizmette en önemli fedakarlık işte böyle olur. Hizmet ehli nefsini değil hizmeti düşünür. Hizmet ayağa kalksın diye gerekirse nefsini ayaklar altına serer. Bu yolda Allah için tevazu gösterip alçak gönüllü olan kimselerin başı Arş'a değer. O kimseyi Yüce Allah sever. Bu şeref de ona yeter.
Hizmette kin, intikam, acelecilik, düşmanlık, haset ve ihanet olmaz. Hizmet, ihlas kadar edebe ve sevgiye muhtaçtır. Dili acı, yüzü sert, kalbi katı, gönlü dar olan kimse, hizmet edeyim derken hezimete sebep olur. Kalpleri toplamak yerine dağıtır, ısındırayım derken soğutur ve sevdirmek yerine nefret ettirir.
Hizmet içindeki kardeşler birbirlerine edep içinde şefkat ve merhametle davranmalı, acı sözden, asık yüzden çekinmeli, hizmet arkadaşları için istiğfar ve hayır dua etmelidir. Bir mümin diğer mümin kardeşi için hayır dua ediyor ve Allah'tan onun affedilmesini istiyorsa Allah'ın rahmetini üzerine çekmiş demektir. Hizmette hedef nokta kalplerin kaynaşmasıdır.
Resûlullah (s.a.v) Efendimiz, hizmet için yola çıkan kimsede şu niyet ve ahlakların bulunmasını gerekli görmüştür:
1-Allah rızası için yola çıkmak.
2-Başındaki imama ve başkana itaat etmek.
3-Sevdiği malından Allah rızası için kardeşlerine infak ve ikram etmek.
4-Beraber olduğu arkadaşlarıyla iyi geçinmek, onlara yumuşak davranmak.
5-Fitne ve fesattan çekinmek.
Kim böyle yaparsa onun bütün uykusu ve uyanıklığı hayır olur kendisine sevap getirir.
Kim de övünmek, kendini sevdirmek ve gösteriş için yola çıkar, başındaki imamın sözünü dinlemez, insanların arasını açar ve yeryüzünde fesat yayarsa onun elde edeceği hiç bir hayır yoktur."135
Hak yolu, kardeşini kusuruyla birlikte sevme yoludur. Bu yol, vermeyene verme, gelmeyene gitme yoludur. Bu yol, canla başla hizmet edip sonunda kendi kusuruna istiğfar etme yoludur.
Kendisini başkalarından kıymetli görenin ve bunun için herkesten hizmet bekleyenin Allah katında gübre kadar değeri yoktur. Cenab-ı Hakk'ın katında ve halkın yanında kıymetli olmak isteyen kimse, hizmete talip olmalıdır. İnsana verilen sevgi başkasına merhamet içindir. İkram edilen nimet, cömertlik içindir. Akla verilen feraset adalet içindir. Vücuda verilen kuvvet, Hakk'a ibadet, halka hizmet içindir.