Abdurrahman - ı Tâhî Hazretlerine civar bir köydeki Abdullah ismindeki bir sofisi bir gün hanımına;
-Hanım, ben Seydâ'yı çok özledim; ben O'nu ziyârete gidiyorum.
demiş ve yola çıkmış. Sofinin hanımına öteden beri göz koymuş bir köylüsü, sofinin gittiğini görünce; akşam gelmiş, kapısını çalmış. Sofinin hanımı içeriden;
-Kim o'
demiş.
Dışarıdan cevab veren ses tanıdık gelince; kapıyı açmış. Kapıyı açmasıyla birlikte, adam içeri dalmış. Sofinin hanımı, adamın maksadını anlamış ve yalvarmaya başlamış;
-Allah'ın hatırına bırak git.
Adam aldırmamış.
-Peygamber'in hatırına bırak git.
Adam aldırmamış.
-Seydâ'nın hatırına bırak git.
Adam yine aldırmamış. Bunun üzerine bir ayakkabı, kafasına çarptığı gibi, adamı cansız yere düşürmüş. Sofinin hanımı, ayakkabıyı hemen tanımış; almış, sandığına saklamış. Adamın cesedini de sürükleyerek; zâhire ambarının arkasına çekmiş.
O anda da, Abdurrahman ' ı Tâhî Hazretleri, namazı kıldırmış; câmiden çıkıyormuş. Mevsim kış ve yerler karla kaplı imiş. Câminin önünde, bir ayağını, tekme atar gibi ileriye doğru savurmuş ve ayakkabısı ayağından fırlamış; karların içine saplanmış. Sofiler aramış taramışlar; ayakkabıyı bulamamışlar. Başka bir ayakkabı getirmişler; mübârek onları giymiş. Bu arada Sofi Abdullah'ı yanına çağırmış ve ona;
-Sen hemen evine git. Evinde bir iş vardır.
buyurmuşlar.
Sofi Abdullah hemen yola çıkıp; evine gelmiş. Evine girdikten sonra hanımına;
-Hanım, evde ne var ne yok'
diye sormuş.
Hanımı;
-Burada bir şey yok. Haberler sende. Seydâ nasıl; orda ne var ne yok'
demiş.
Sofi Abdullah;
-"Seydâ iyi. Yalnız şöyle bir şey oldu" diye, Abdurrahman ' ı Tâhî Hazretleri'nin câmiden çıktıktan sonra bacağını tekme atar gibi ileriye doğru savurduğunu; karların içine saplanan ayakkabıyı bulamadıklarını söyleyince hanımı;
-"Ayakkabıyı ben bulursam bana ne var" demiş.
Sofi Abdullah;
-Biz o kadar aradık bulamadık; sen nasıl bulacaksın; sen gavs mı oldun kutup mu oldun?
Deyince; hanımı, sandıktan ayakkabıyı çıkartmış ve olanları anlatmış. Gece de, adamın ölüsünü sürükleyerek; köyün dışına götürüp atmışlar. Daha sonra Sofi Abdullah, Abdurrahman ' ı Tâhî Hazretleri'nin ayakkabısını almış ve doğruca onun kaldığı köyüne gitmiş. Ayakkabıyı göğsüne bastırmış; câminin önünde onun gelmesini beklemiş. Mübârek, sabah namazına gelirken, Sofi Abdullah ayakkabıyı uzatmış ve;
-"Kurban, siz bize karların içinde boşuna ayakkabınızı aratmışınız; ayakkabınız bizim evdeymiş." demiş.
O zaman, Abdurrahman'ı Tâhî Hazretleri buyurmuşlar ki;
-BİR ŞEYH, SOFİLERİNİN NAMUSUNU KENDİ NAMUSU GİBİ GÖRÜP GÖZETMEZSE; O, NAMUSSUZDUR.