Büyüklerimizin işaret ettiği üzere tümişlerin temelinde kalb bulunur.
Kalbi en fazla tehlikeye sürükleyen ise gözdür.Bunun için Hz.Ali (r.a.) der ki;
" Gözlerine sahip olmayan kimsenin yanında, kalbin bir değeriyok demektir."
Kalp ehli için bakışlar tartışmasız bir öneme sahip.
Çünkü gözün gördüğünü, gönül davet eder ve onunla uğraşır.Göz ve kulak, kendilerine ulaşanı kalbe aktarır;gelen güzellikse güzelliği çirkinlikse, çirkinliği oraya taşır.Gönül sarayımızı temiz tutabilmek için , oraya giden kanalları harama tıkamak gerek; gözü,kulağı, hayalleri, dili günahtan korumalı ki, o kanallardan akanlarla gönül kirlenmesin.
Gavs-ı Bilvanisi Hazretleri,
" Harama bakan gözü düşünün" diyor " Manevi kiri önce kalbe gider.
Diğer organlarla kazanılan günahların manevi kirleri de böyledir."
Kalp tüm organların başı ve amiridir.
Eğer o bozulursa, bütün organlar bozulur; o düzelirse, bütün organlar düzelir.Çünkü diğer organlar, kalbin dalları gibidir.Dallar, gövdeden aldıkları gıda ile beslenir,ona göre iyi veya kötü olur.Efendimiz s.a.v. kalbin önemini şöyle ifade eder;
" İnsan vücudunda öyle bir parça verdır ki; o iyi olduğu zaman bütün bedenin işleri iyi ve güzel olur. O bozulduğu zaman, bütün vücut bozulur.Dikkat edin o parça kalbdir." (Buhari,İman)
O et parçasının simgelediği gönül dünyamızı kötülüklere tıkayıp, ibadet ve zikirle besleyip güzelleştirerek onu sultana layık hale getirmeliyiz.
** "Ümmetimin suretleri, gönülleriyle değişir." **
Kalpler yüzlere vurur.Orası aydınlıksa yüz de aydınlanır; karaysa yüz de kararır.Efendimiz s.a.v.
"Ümmetimin suretleri, gönülleriyle değişir" buyuruyor.
İçimiz ahlakımız güzelleşmeli ki dışımız da güzel olsun.
Ahmet b. Hadraveyh der ki:
" Kalpler kaplar gibidir; hak ile dolduğu zaman hak nurları bütün etraf azalarını nurlandırır.Batıl ile dolduğu zaman da batılın zulmeti bütün azaları karartır."
Şeyh b. Abdullah-ı Tüsteri ise içinde Allah'ın sevmediği şeylerin bulunduğu bir kalbe, nurun girmesinin haram noktasında olduğunu söyler.
** Allah yüzümüze değil kalbimize bakıyor**
Kalp Allah'ın nazar ettiği özel bir mahaldir.Peygamberimiz s.a.v.
" Allah sizin yüzünüze, endamınıza bakmaz; sadece kalbinize bakar"
sözleriyle bu gerçeğe işaret eder.Amellerin en üstünü kalbin her türlü kötülükten arınmasıdır.Fakat birçok kişi görülebilecek yerlerini süslerken,Allah'ın nazargahı olan kalbini ihmal eder.Oysa orası ilahi aşkın tadıldığı ve meyvelerinin alındığı yerdir.Bunun için devamlı temiz ve huzurluolması gerekir.
Yoksa Allah aşkı tadılamaz.
Sufiler haram ve lüzumsuz görüntülerden kurtulmak ve gönlü aynı
maksudda toplayabilmek için, Abdülhalık Gücdüvani Hazretleri'nin belirttiği
" nazar ber kadem"
düsturu gereği ayakucuna bakarak yürürler.
" Gözün ayağın üzerinde olması" manasını taşıyan bu şiara göre vuslat yolcusu, yürürken devamlı önüne bakmalı; hep kendi işi ile maş olmalıdır.Gözünü haramdan ve kalbini karıştıracak şeylerden korumalıdır.Kendisini ilgilendirmeyen şeylere takılmamalıdır.
Çünkü gözünü korumayanın gönlü karışık olur.
O kadar ki; sohbette bile gönül gördüğü ile ilgilenmesin, kalb duyduğu sohbetle hallenip gönlü toplayabilsin diye, gözlerin kapatılarak dinlenilmesi tavsiye edilmiştir büyüklerce..
**Çay kaşığı ile topladığımız, kazanla gitmesin!**
Öte yandan sokakta " Nazar ber kadem" düsturunca korunan gözle, en kötü manzara ve hayalleri, güvenli mekanlarımız olan evlerimizin başköşelerine oturttuğumuz tv'ler sayesinde sokarız...Oysa izlenilenlere son derece titizlik gösterilmeli.Cüneyd-i Bağdad-i buyuruyor ki:
" Kalbin safası; yaptığı zikrin safiyeti ve
boş şeylerden kurtulması ölçüsünde olur."
Abdurrahman-ı Taği ise
" Öyle hayaller vardır ki, zulmet yağdırır" demiştir.
O nedenle zulmet oluşturacak hayallerin hangi yoldan olursa olsun kalbe girişine mani olunmalı.Gözün gördüğü öyle manzaralar vardır ki gelir zihne,
ve gönle çöreklenir,uzun bir süre de oradan gitmez.Hatta ibadet esnasında
dahi o manzaralar insanı takib eder.
Allah dostları nafile ibadetlerden ziyade, haramlardan korunmayı üstün tutar.Haramlardan uzak durmalı ki, uğraşarak elde ettiğimiz güzellik bozulmasın, bizimle kalsın.
Çay kaşığıyla topladıklarımız, kazanla gitmesin!...